Yaşam

LEYLA FERAY BİR YAZ GÜNÜ HİKAYESİNDE BAŞLAR

Kendini en özgür hissettiği dönemde olduğunu söyleyen oyuncu Leyla Feray, Ayşe Kulin’in romanından uyarlanan ilk tiyatro oyunu ‘Veda’nın heyecanını yaşıyor. Leyla Feray’ın doğal, yalın ve dingin gücü, Louis Vuitton’un Nicolas Ghesquière’in hayal gücünün izlerini taşıyan İlkbahar-Yaz koleksiyonunun özel kesimleriyle birleşerek bize Leyla kadar tatlı ve huzurlu bir yaz günü hikayesi bıraktı.

Hayat nasıl gidiyor bu arada?
Hayatımın bu dönemi keyifli, yeniliklerle ve heyecanla dolu. Yeni yaşım var, yeni oyunumun provalarının heyecanı var, yazın gelişinin coşkusu var.

Çok naif, samimi ve sakin bir enerjiniz var. Gerçekten, böyle misin?

Sakinlik ve dinginlik sevdiğim ve seçtiğim bir ruh hali ama bu ruh halini her zaman sürdürmek kolay değil. Ben kırılgan değilim. Samimiyetin, zarafetin ve doğallığın gücüne inanıyorum, bu yüzden samimiyetine inandığım insanları hayatıma kabul ediyorum. Sende de durum buysa, ne mutlu bana!

Çocukluğunuz ve gençliğiniz nasıldı? Mesela benim sürekli okuldan kaçtığımı söyleseniz inanmazdım!

Genelde uslu ve güzel konuşan bir çocuktum. Ancak öyle anlar oldu ki, ailemin deyimiyle “çıldırdım”. Eğlenceli ve keyifli bir çocukluk-ergenlik dönemi geçirdim. Yakın çevremde kendimi rahat hissettiğim ve daha kontrolsüz davrandığım çok renkli bir insanım.

Dengenizi en çok ne kaybedersiniz?
Belirsizlik sevmediğim bir şeydir. Alışkanlıklarıma ve rutinlerime bağlıyım. Monotonluk da hayatımın belli noktalarında bana zevk veriyor. Kontrolden çıktığımda ve kontrolden çıktığımda kendimi kararsız hissediyorum.

Leyla’nın size göre güçlü ve zayıf yönleri nelerdir?
Kendimde güçlü bulduğum özelliklerimden biri de son derece sorumluluk sahibi ve disiplinli olmam. Bir şeye takılırsam, kesinlikle elimden geldiğince halletmeye çalışacağım. İddialı bir üretim yok. Biraz huysuzum, başladığım şeyleri sürdürmekte zorlanıyorum, çok severek başladığım bir işten anında kopabiliyorum.

Sen bir Boğasın. Özelliklerini taşıyor musun?
Burcumun neredeyse tüm özelliklerine sahibim. Ben hoş bir insanım. Şirinliğe ve estetiğe düşkünüm; Güzel yemek, güzel mekan, güzel ışık, güzel müzik, güzel sohbet bana hep pahalıya mal olmuştur. Pek aktif olmadığım söylenemez.

Koç Üniversitesi’nde Medya ve Görsel Sanatlar okudunuz, o zamanlar aklınızda oyunculuk var mıydı?
Oyunculuk çocukluğumdan beri hayalini kurduğum bir meslekti. Her zaman performanslar hazırladım, tiyatrolarda rol aldım. Okulda kamera arkasını öğrenmeye başlayınca şansımı kamera önünde denemeye karar verdim. Zaten hızlı bir biçimde gelişmiştir. Hem okul hem de oyunculuk aynı anda ilerledi ve ikisi de birbirini destekledi.

“Sakinlik ve dinginlik sevdiğim ve seçtiğim bir ruh hali ama bu ruh halini sürdürmek her zaman kolay olmuyor. Ben kırılgan değilim. Samimiyetin, zarafetin ve doğallığın gücüne inanıyorum.”

Seni en son Camdaki Kız’da Pera olarak izlemiştik. Dizinin ekibi çok güçlüydü, böyle setler her oyuncuya yeni bir okul olur derler ya, size de bu kadar mı kötü oldu?
Her set, her sahne benim için özgün bir deneyim. Pera karakterini canlandırırken keşfettiğim, öğrendiğim ve kendime kattığım çok şey oldu. Benim için birçok yönden yeniliklerle dolu bir iş oldu.

Şu anda bir oyununuz var. Biraz konuşabilir misin? Nasıl bir hikaye, nasıl bir rol?
Ayşe Kulin’in Veda romanını Nedim Saban yönetmenliğinde sahneye uyarlıyoruz. Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde esir şehirdeki bir konakta yaşananları konu alıyor. Mehpare karakterini oynuyorum. Son derece nazik, zeki, güçlü, sevecen, sıcak bir kadın karakterdir. Oyunun ilk yarısında diğeri, ardından aynı anda farklı bir yere dönüşen bir karakter. Kurtuluş Savaşı’nda kadınların oynadığı rolün ne kadar değerli olduğunu anlatan, köşkte gördüğümüz her karakterden o döneme dair çıkarımlarda bulunabileceğimiz, bugüne kadar bile çok değerli mesajlar taşıyan umut dolu, zengin bir oyun.

Tiyatro sahnesinin heyecanı da tadı da bir başka derler. Sana ne hissettiriyor?
Uzun zamandır ertelediğim bir şeydi. Konuştuğum projeler olmasına rağmen doğru zamanı ve yüreği bulamadım. Çok heyecanlıyım. Mesleğim adına son derece tamamlanmış hissediyorum. Takımımızda çok sevdiğim usta bir oyuncu Nevra Serezli ve bir çok değerli oyuncu var. Böyle güzel bir ekiple böyle güzel bir projeyle sahneye ilk adımımı attığım için çok mutluyum.

Karakter giydiğinizde obur gibi gülmek, obur gibi davranmak, yürümek ve sevinmek için özel bir eğitim sisteminiz var mı?
Yıllar boyunca o kadar çok farklı insan ve teknikle çalıştım ki sonunda kendi yolumu buldum. Ben teknik oyuncu değilim. Karakter yaratma sürecinde en çok yaptığım şey o karakter üzerinde günlerce düşünmek ve sorular sormak. İçselleştirdikten ve inandıktan sonra, o duruş ve yürüyüş de otomatiktir.
geliyor

İleride insanların mutfağında yer almayı, örneğin bir senaryo yazmayı düşünür müsünüz?
Zaten mutfağı okuduğum için zaman içinde çokça yazıp yönettiğim projelerim oldu. Profesyonel olarak oyunculuk şu an beni tatmin ediyor ama ileride bir derdim ya da anlatmak istediğim bir hikayem olursa neden olmasın…

Olağanüstü bir iş yapıyorsun. Oburlarınızın ne düşündüğünü veya ne düşündüğünü umursuyor musunuz?
Herkesin işiniz hakkında konuşma, eleştirme ve fikir beyan etme hakkı vardır. Mesleğimizin en zor kısımlarından biri ama muhtemelen en sert özeleştirim benim. Yararlı ve yararlı eleştiriye son derece açığım. Fikirlerine değer verdiğim kişilerin fikirlerine de çok önem veririm.

Çizim ve fotoğrafçılıkla da ilgileniyorsunuz sanırım, ne yapıyorsunuz? Pera’nın atölyesindekiler sizin eseriniz miydi?
Çocukluğumdan beri karakalem, yağlı boya, heykel, dijital illüstrasyon vb. neredeyse her türlü el işi eğitimi aldım. Ama şu an Midjourney ile iletişim halindeyim.

Bu nedir?
Midjourney, istemleri kullanarak manzaralar oluşturmak için kullanılan bir yapay zeka programıdır. Metin-
lamalarından görüntüler üretir. Şu anda sanat mı değil mi sorularını barındırsa da bu alanda çok beğendiğim sanatçılar ve görseller var. Ben de şu an ufak bir seri yaptım onu ​​da sergileyeceğiz muhtemelen. Bunun dışında bir önceki sorunuza dönecek olursak evet seride gördüğümüz bir Pera tablosu benimle ilgili. Hem evde hem sette yapıp sonra sergilediğim bir tabloydu. Bu bildiğim kadarıyla ilk.

“Her şeyin olması gerektiği için doğru zamanda olacağına inananlardanım. Sonuçta, hatalarımızdan ve hatalarımızdan çok şey öğreniyoruz. Hayata karşı hep temkinliydim.”

Bu yıl 30 yaşına ulaştınız. Doğum günün bile geçen aydı. 30 yaşına girmek hayata bakışınızda bir fark yarattı mı?
Açıkçası zamanın bu kadar çabuk geçmesi beni hep üzmüştür ama 30 yaşını hayatımın en keyifli dönemlerinden birinin başlangıcı olarak kabul ederim. 30 yaşıma gelmeden önce yapmak istediğim şeyler vardı; Pek çok şeyi başardığım için mutluyum. Bu sene ehliyetimi aldım, ilk defa bu sene tiyatroya başladım. Birkaç ay önce tiyatro oyunuma araba ile gideceğimi söyleseler inanmazdım. İşleri erteleme fırsatı buldum, öncelik verdim. Kendimi çok daha özgür hissediyorum.

Şu ana kadar hayatının bir kısmından memnun musun? Bugünkü aklım olsaydı şu kadarını yapmazdım, şunu yapardım dediğiniz bir şey var mı?
Ben memnunum. Her şeyin olması gerektiği gibi, doğru zamanda olacağına kesinlikle inanıyorum. Ne de olsa hatalarımızdan ve hatalarımızdan biz de çok şey öğreniyoruz. Hayata karşı her zaman temkinliydim; İşim hariç!

Serhat Teoman’la çok göze batmayan ama ortalara attığınız paylaşımlardan çok derin olduğunu hissettiğimiz bir bağınız var. Ortaklığınızı nasıl tanımlarsınız?
Bu ay sekizinci yılımız. Huzurlu ve rahat bir bağımız var. Benim için aklına çok güvendiğim ve birlikte çok eğlendiğim en iyi arkadaşımdır. Mesleğimizin birebir olması gerçeğinden yararlanıyoruz. Birbirimizin fikirlerinden yararlanırız, her zaman birbirimizi besleriz. Her ne olursa olsun yanımda olduğunu bilmek, attığım her adımda bana güç veriyor.

Yaparken çok eğlendiğin bir şey söyle?
Aynı zamanda oldukça uygun bir tatil arkadaşıdır. Özellikle arabayla uzun yolculukları severim.

Bir anlaşmazlığınız olduğunda, bunu nasıl çözersiniz?
Artık birbirimizi neyin rahatsız edip etmeyeceğini biliyoruz. Aynı fikirde olmadığımız çok az an olduğunu söyleyebilirim. Genelde alan Serhat, ben daha sabit fikirli ve inatçıyım.

Sekiz yıl oldukça uzun bir süre. Birbirinizden etkilendiğiniz, birbiriniz sayesinde değiştirdiğiniz özellikleriniz veya alışkanlıklarınız oldu mu?
Sürekli gelişim ve değişim göstermenin gerekli olduğuna inanıyorum. Sekiz yılda ben de Serhat gibi büyüdüm, olgunlaştım. Şimdi ikimiz de bağımızın başında olduğumuzdan çok farklıyız. Gitmeyi sevdiğimiz yerler ve alışkanlıklarımız hala biraz farklı ama bu kadar uzun sürmesinin sırrı bu olabilir.

Çekimlerimizde markanın kreatif yöneticisi Nicolas Ghesquière’in hayal gücüyle Louis Vuitton İlkbahar-Yaz koleksiyonundan özel modüller giydiniz. Modayla ilgileniyor musun? Kişisel giyim tarzınızı nasıl tanımlarsınız?
Sevdiğim markaları takip ederim, alışverişten çok giymeyi severim. Kişisel giyim tarzım klasik ve minimal diyebiliriz. Bana yakışan renk ve modellere şaşırmıyorum.

Yaz gardırobunda en çok hangi renkler bulunur?
Beyazlar, bejler, kremler terazide. Hem giyimde hem de ev dekorasyonunda taş renk tonlarını çok seviyorum.

Her zaman aldığınız ama bir daha doyamadığınız bir kesim var mı?
Spor ayakkabı! Ayrıca kozmetik alışverişi yapmayı da seviyorum. Yeni şeyler satın almaktan veya denemekten asla yorulmam. Hatta son çekimde hangi maskarayı kullandığımızı bile öğrendim ve aldım!

“Doğum günümü Assos’ta geçirdik, uzun bir sofra kurduk. Çevre evlerden arkadaşlarımız katıldı. Ailem, köpeklerim, doğa ve harika bir gün batımı… O an mutluluk dedim benim için.”

Hangi aksesuarları tercih edersiniz? Mücevher ve taş tutkunuz var mı?
Anneannemin bir taş koleksiyonu var ve hatta anneme taşlara olan ilgisinden sonra adını vermiş. Bu nedenle mücevher tutkunu bir ailede büyüdüm. Günlük giyimimde de takı kullanmayı seviyorum. Her zaman taktığım olmazsa olmaz aksesuarlarım var; saatim hakkında.

Vintage ve sürdürülebilir moda hakkında ne düşünüyorsunuz?
Sürdürülebilirlik önemsediğim bir sorun. Kişisel alışverişlerimde dikkat ettiğim şey, dolabımdan çıkarmadan yenisini almamak. Özellikle ayakkabı ve çantalarda ömür boyu kullanabileceğim kesimler almaya özen gösteriyorum. Bir modeli sırf moda olduğu için almam; Klasik kesimleri severim.

Küçükken yaptığınız ve şimdi fotoğraflarda her gördüğünüzde ‘aman tanrım’ dediğiniz bir moda, saç veya makyaj kusuru var mı?
21 yaşımdayken saçlarımı ağarttırdım. Açık renk saçın bana pek yakışmadığını düşünüyorum. O zamandan beri saçlarımda rastgele bir boyama işlemi olmadı. Kıyafet ve makyaj olarak hep bana yakışanı giydim ve daha inançlı alanlarda dolaştım. Yani geriye dönüp baktığımda pişman olduğum hiçbir şey yok.

Beslenme, spor ve bakım rutinleriniz neler?
Kendim için yapabileceğim en güzel şey glüteni ve şekeri azaltmak, bunu gördüm. Arada yemek yediğim zamanlar oluyor elbette ama bana hiç yakışmıyor; Artık eminim. Spor olarak haftada 4-5 gün evde uyguladığım bir programım var; 30 dakikalık kardiyodan sonra hafif bir ağırlıkla çalışıyorum. Bakım için temiz bir cilt kural, güneş kremi, nemlendirici ve serumlarımı eksik etmiyorum. Hyaluronik asit, retinol, C vitamini, AHA BHA, glikolik asit gibi. Her akşam mutlaka bu serumlardan birini kullanıyorum.

Direk dansına devam edilsin mi? Vücuduna ne kattı?
Direk dansı şu anda mevcut değil. Dediğim gibi bazen başladığım işi sürdürmekte zorlanıyorum. Her zaman kendini taşıdığın gibi vücuduma harika bir güç ve esneklik kattı. Sanırım baştan başlayacağım.

Seçimlerinizi yaparken doğal ve organik olmak önceliğiniz var mı?
Çok önemsediğim yeni bir durum. Ne kadar doğal ve organik olduğunu yüzde yüz bilmesem de kesinlikle önceliğim. Paketlenmiş, işlenmiş işleri de bıraktım.

Az önce evde taş renklerini sevdiğinizi söylediniz, dekorasyonla ilgilenir misiniz? Nasıl bir şekle sahipsiniz?
Evimle çok ilgileniyorum. En çok zaman geçirmeyi sevdiğim ve gün içinde hep özlediğim yer. Dekorasyon ve mimariye çok ilgim var. Instagram’da en çok takip ettiğim hesaplar da dekorasyonla ilgili. Konutum Deniz Duru’nun imzasını taşıyor. Şekli post-modern diyebilirim, bir konutun dekorasyonundaki işlevsellik de benim için çok değerli. En son aldığım ve çok severek kullandığım eserim Atollo opal lambam.

Başka bir zaman ve yere ışınlanabilseydin, bu neresi olurdu?

Günümüze gelme kuralıyla bir yere ışınlanacak olsam muhtemelen 90’lar olurdu. Doğduğum yılları daha bilinçli görmek ve yaşamak isterdim.

ELLER

Annenle örnek misin? Ondan aldığınız en değerli tavsiye neydi?

Annem tanıdığım en iyi kalpli, adil ve dürüst insandır. Büyürken örnek aldığım böyle bir anne figürüne sahip olmak hayattaki en büyük şansım. Onun bana aşıladığı doğa, insan ve hayvan sevgisi beni bugünlere taşıdı. Doğrusu babam da öyle. Şimdiye kadar aldığım en pahalı tavsiye, ne olursa olsun her zaman kendim olmam. Ve saflık ve parlaklık!

ELLER

Yakın olduğunuz insanlarda hangi değerlere değer veriyorsunuz?

Sevgi, şefkat ve samimiyet. Kendimi anlatma duygusu hissetmediğim, aylardır görüşmememe rağmen kaldığım yerden devam ettiğim insanlardan memnunum.

ELLER

Kendinle baş başa kaldığında en çok ne yapmaktan hoşlanırsın?

Yalnız vakit geçirmeyi her zaman sevmişimdir. Kendi kendine yeten ve dikkatimi dağıtan bir yapım var. Evden çıkmadığım günler oluyor. O yüzden pandemide hiç yabancı olmadım. Fotoğraf çekmeyi, yeni müzikler keşfetmeyi, yemek yapmayı, köpeğimle vakit geçirmeyi, film izlemeyi, meditasyon yapmayı seviyorum.

ELLER

Dünyayı daha yeterli ve adil bir yer haline getirmek için en çok neye ihtiyacınız var?
​ ​
Öncelikle herkesin içinde sevgi ve empati olması gerekiyor. Maalesef en kolay gibi görünen ama aslında en çok eksikliğini gördüğüm şey bu. Kimse birbirine müsamaha göstermiyor, tahammül yok, benden sonra sel zihniyeti hakim. Sonrasında dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için eğitim ve farkındalık çok değerlidir.

ELLER

Yaz mevsimini sever misin? Bu yaz için planlarınızı yaptınız mı?

Yazı sevsem de kışı ve kayak tatillerini her zaman tercih etmişimdir; ama yıllar geçtikçe bu değişti. Şu an yaz ve yaz tatili için yaşıyorum diyebilirim. Şu anda belirli bir plan yapmadık; Yazın daha rahat vakit geçireceğim için daha spontan olacağım. Her zaman gitmekten keyif aldığımız yerlere tekrar gideceğimizi düşünüyorum. Çeşme’de Gün Batımından Önce gibi. İstanbul’da Beca’ya gitmekten de keyif alıyorum.

ELLER

İstanbul’u seviyor musun? En sevdiğiniz şehir veya kültür hangisidir?

İstanbul’u seviyorum, özellikle İstanbul’umu. Başka bir yerde yaşamayı hiç düşünmedim ve istemedim. Son zamanlarda gittiğimde en çok huzur bulduğum yerlerden biri de Kuzey Ege. Assos’u ve arkadaşlarımızla kurduğumuz köy hayatını çok sevdim.

ELLER

Sizce memnuniyet nedir?

Doğum günümü Assos’ta geçirdik, uzun bir sofra kurduk. Çevre konutlardan arkadaşlarımız katıldı, doğum günüm için hazırladığım playlist, arkadaşlarım, ailem, köpeklerim, doğa, harika bir gün batımı… O an bu benim için memnuniyet dedim. Sevdiklerimle, sağlıklı, bol kahkahalı güzel uzun bir sofra.

ELLER

Hayattaki amacın nedir?

Belirli bir amaç yoktur. Sonsuza dek üretmek ve huzurlu neşeli bir yaşam diliyorum.

ELLER

RAPOR:
MELDA NARMANLI ÇİM

FOTOĞRAFLAR:
MERT TERLİK

MODA MÜDÜRÜ:
ASLI ASIL

ELLER

Saç: Burhan Çılgın
Makyaj: Elçin Mutlu
Yapımcı: Elif Cihantimur
Işık Şefi: Okan Ataş
Fotoğraf Asistanları:
Gonca Mercan, Semih Sunmaz

ELLER

Moda Müdürü Asistanı:
Damla Hasanreisoğlu
Moda Ekibi Asistanı:
Zeynep Kavasoğlu
Makyaj Asistanı:
Süleyman Akgül
Işık Yardımcıları:
Cem Şimşek, Anıl Sever

ELLER

Çekimi yapmamıza yardımcı olan Sanamekan’a teşekkür ederiz.

ELLER

haber-agin.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu